
Bisküvinin Tatlı Sert Tarihi
Çayın en yakın arkadaşı, önce ortasındaki kremanın yenmesi makbul olan, her zaman elimizin altında, sanki en baştan beri hayatımızın bir parçasıymış gibi sevdiğimiz, İngiltere’de uğruna “Ulusal Bisküvi Bandırma Günü” bile düzenlenen bisküvi…
Milattan önce 3’üncü yüzyılda Roma’da Latince bis coctum yani iki kere fırınlanmış anlamına gelen bisküvi şarapla ıslatılarak yeniyordu. Mısırlılar savaşlara yanlarında darıdan yapılmış dhourra denilen somunlar taşıyordu. Eski bisküviler sertti. Bu bisküviler uzun süre bozulmadan saklanabildiğinden fırıncılar olabildiğince sert olarak pişirir ve bunları iyi koşullarda saklayarak özellikle gemi yolculukları ve savaşlarda kullanırlardı.
Milattan sonra 7’nci yüzyıla gelindiğinde Pers İmparatorluğundaki aşçılar ekmek temelli karışımı yumurta, tereyağı ve krema ile hafifletip zenginleştirerek bal ve meyvelerle tatlandırmayı geliştirdiler. En eski ve bilindik kurabiye türlerinden biri olan zencefilli kurabiyeyi doğudan Fransa’ya gelen keşişler buradaki rahiplere öğrettiler.
Araplar’ın İber Yarımadası’nı ele geçirmesi ve haçlı seferleri ile birlikte Arap pişirme teknikleri ve baharatları Kuzey Avrupa’ya yayıldı. Bisküvilere şeker katma fikri bu müslümanlardan çıktı. Dönemin ünlü hekimlerinden Ibn Butlan biskülvilerin içinin sıcak incir ve kuru yemişlerle doldurularak yenmesini ödermişti.
Orta çağa gelindiğinde bildiğimiz anlamda bisküviler pişirilmeye başlandı. Ancak bu dönemde şeker lüks tüketim ürünü olduğundan çok sınırlı bir kitle tarafından tüketiliyordu. Öte yandan bisküvi pişirmedeki gelişmleler özellikle gemilerde ve savaşlarda kullanılan sert bisküvileri tahtından indirmedi. Her ne kadar taze gıda ikmali yapılsa da gemi ambarlarının vazgeçilmezi kurutulmuş etler ve sert bisküvilerdi. Gemilerde tüketilen bisküvinin en eski örneği 1784 yılından kalmadır. Bu bisküviler öylesine sert ve dayanıklıydı ki denizciler bunları zaman zaman kartpostal olarak kullanmışlardır.
17'nci yüzyıla gelindiğinde tatlı beyaz şekerin insanlık tarihinin kara bir lekesi olan köleliğin ve sömürgeciliğin yaygınlaşması ile daha kolay ulaşılabilir olması neticesinde, şeker tüketimi ve dolayısı ile şeker ile yapılan gıdaların üretimi arttı. Sanayi Devrimi ile bisküviler büyük ölçüde herkesin ulaşabildiği bir yiyecek halini almıştı.
Türkiye’ye bisküvi ithal ediyordu. İlk bisküvi üretimi 1924 yılında başladı ve 1932 yılına gelindiğinde 2 tane bisküvi fabrikası kuruldu. 1944’te Ülker, 1952’de Arı ve 1962 yılında Eti üretime başladı.
Raflarda, pastanelerde envai çeşidine rastladığımız bisküvilerin yolculuğu üretim hatlarından çok daha önce, doğudan batıya giden bir tacirin devesine yüklediği küfesinde, fırtınalı denizleri aşan bir geminin ambarında, bir manastırın mutfağında, bir askerin heybesinde başladı ve bugün bir bardak çaya eşlik etsin diye koyduğumuz tabakta devam etmekte.