Rujun Renkli Tarihi

Rujun Renkli Tarihi

Adını ilk duyduğumuzdan çoğumuzun aklına kırmızı rengi gelen, nitekim Türkiye’de kullanılan adı Fransızcadaki “rouge” yani kırmızı kelimesi ile müsemma olan ruj, tarih boyunca sınıf farkından, feminenliğe, sosyal ve cinsel devrime, özgürlükten seks işçiliğine kadın ile alakalı pek çok konunun sembolü olmuştur. Üstelik rujun tarihimizdeki yeri hatırı sayılır derecede uzundur.

Sümerler yazıyı keşfetmekle meşgulken kendilerine bakmayı da ihmal etmedi ve tarihte ruj kullandığı bilinen ilk medeniyet oldu. Dudaklarını renklendirmek için doğal renkler içeren kına, meyve ve tabi ki böcekleri, ayrıca yeterince zenginlerse dudaklarına parlaklık vermesi için toz haline getirilmiş yarı değerli taşları kullandılar.

Antik Mısır ise koyu renk ruj sevgisi ile biliniyordu. Deniz yosunu ezmeleri ile dudaklarına kırmızımsı bir mor renk vermekteydiler. Karınca yumurtası ve hala ruj üretiminde kullanılan karmin böceği ezmesi ise Kleopatra’nın dudaklarına renk verme yöntemiydi.

Kadınlara pek fazla hak verilmeyen antik Yunanda tabii ki kadınların, hayat kadını olmadıkları sürece ruj sürmesi yasaktı. Öte yandan hayat kadınlarının koyu renk ruj sürmesi kanuni bir zorunluluktu.

Milattan sonra 9’uncu yüzyıla gelindiğinde, İslam’ın altın çağı bilim insanlarından olan ve cerrahinin babası olarak kabul edilen Endülüslü Ebu'l Kasım El-Zehravi kalıplara konabilecek katı bir parfüm üretmeye çalışırken buna pigmentler karıştırarak ilk katı ruju buldu. Öte yandan Katolik Avrupa’da kırmızı ruj şeytana tapmakla özdeşleştiriliyordu ve bu dönemde de hayat kadınları hariç kadınların ruj kullanması yasaktı. Ancak dudak balsamı kullanımı yasak olmadığından kadınlar gizlice bu balsamlara açık renklerde pigmentler ekliyordu. Osmanlı döneminde ise kadınlar gül goncası ile hibiscusu sulandırıp karıştırarak yanaklarına ve dudaklarına sürüyordu.

16’ncı yüzyılda gelindiğinde Kraliçe Elizabeth beyaz ten, kırmızı dudak modasını başlattı ancak bu dönemde dahi ruj sadece soylu kadınlar ve sahneye çıkan oyuncular için serbestti.

Queen Elizabeth the 1st

1884 yılında rujun ilk ticari üretimi Fransız Guerlain şirketi tarafından yapılmaya başlandı. İpek kağıtlara sararak sattıkları rujlar geyik don yağı, balmumu ve hintyağı ile yapılmaktaydı. Ruju ilk kez silindir tüpe koyan 1915 yılında Maurice Levy idi. 1923 yılında ise alıştığımız çevirdikçe silindir tüpten çıkan ruju James Bruce Mason Jr. icat etti. 1920’lerde itibaren ruj kadınların hayatının olmazsa olmaz parçası haline geldi ve kadınların oy hakkı için mücadele ettiği bu yıllarda ruj feminizmin sembolü oldu. Yıllar içinde ruj çeşitleri ve renkleri gittikçe arttı.

Doğal renklendiricilerden kurşun gibi ağır metallere çok çeşitli materyaller kullanılarak tarihteki yolculuğuna başlayan ruj 2000’li yılların başına gelindiğinde kozmetik sektöründe 9.4 milyar dolarlık bir satış rakamına ulaştı. İsterseniz klasik bir kırmızı, isterseniz punk akımındaki gibi siyah olsun Coco Chanel’in dediği gibi üzgünseniz daha fazla ruj sürün ve saldırın!
 

İrem Pamuk

Yazmaya olan ilgisini tarih, müzik, sanat ve edebiyat sevgisi ile birleştiren hukukçu.