Albert Camus / Yabancı

Albert Camus / Yabancı

Merhabalar🤗 Size şu ana kadar okuduğum en iyi Camus kitaplarıyla geldim.
Albert Camus'la Yabancı kitabıyla tanıştım ben.
Kitapta baş karakterimiz, başından geçen olaylara her insan gibi yani herkes gibi tepki vermediği için cezalandırılıyor.
Bakış açısı çok değişik değil mi?
Annesi ölüyor. Annesinin ölmesine üzülmediği için onu suçluyorlar.
Aklıma şey geliyor 'acı yarıştırma'.
Cenaze evindesin, ağlamak zorundasın. Üzülmek zorundasın. Gülmeye hakkın yok. Annen ölmüş, yas tutmalısın.
Bir kaza olmuş tüm planlarını iptal edeceksin. Biri hastalanmış, işini gücünü bırakıp hasta ziyaretine gideceksin.
Herkes gibi yaşayacaksın. Topluma uyacaksın. Farklı bir tepki verme lüksün yok!
Çok saçma. Çok saçma geliyor değil mi? Bu sadece bana saçma geliyor olamaz!
Herkesle aynı tepkiyi vermiyorum diye niye ben suçlanıyorum, niye ben ayıplanıyorum?  Ben herkes olmak zorunda mıyım? Ben herkes gibi tepki vermek zorunda mıyım? Ben herkesin sevdiğini sevmek, yaptığını yapmak zorunda mıyım?
Dünyadaki herkes aynı şeyi sevse, herkes aynı şeyden nefret etse, herkes aynı şekilde düşünse, herkes aynı şekilde davransa herkes aynı şekilde yaşasa bu kadar çeşitlilik olur muydu? Bu kadar yiyecek, bu kadar giyecek, bu kadar eşya, bu kadar farklı düşünce, farklı bakış açıları, farklı duygular, farklı yaşamlar, farklı insanlar olur muydu?
Hepimiz bir olurduk o zaman. Bu dünya üzerindeki her insan, her canlı aynı olurdu ve herkes aynı olunca koyun sürüsü gibi yaşardık.
Bir insan farklı olabilir. Farklı düşünebilir. Olaylara farklı tepki verebilir. Sen o insanın iç dünyasını bilmiyorsun. Sen kimseyi tanımadan, bilmeden yargılayamazsın.
Psikoloji diye bir gerçek var. Herkesin psikolojisi bir değil. Herkesin hayat felsefesi bir değil. Herkes hayata aynı şekilde bakmıyor. Hayat herkese eşit davranmıyor. Birinin ağladığı şey başka birinin mutluluğu olabilir. Birinin yakındığı şey başka birinin hayali olabilir. Bu hayatta her şey olabilir!
Annen ölmüş, üzülürsün; üzülmen lazım yani(!)...

Annen ölmüş, üzülürsün; üzülmen lazım yani(!)...Annesini yıllarca görmemiş, belki annesini sevmeyen herhangi bir yakınlık beslemeyen annesiyle konuşmayan, yaşıyor mu ölmüş mü bilmeyen biri neden annesinin ölümü üzerine timsah gözyaşları döksün? Asıl bu haksızlık değil mi? Anneni ya da sadece anneni değil herhangi birini görmüşsün görmemişsin, sevmişsin sevmemişsin, ölmüş arkasından da ağlamamışsın kime ne? Buna kim karışabilir?
Yazar bu kitapta bu dediklerimi kendisi yazmamış; olaylar yaşanmış, ağlamayan oğul cezalandırılmış ve kitap bitmiş...
Bunları bizim düşünmemiz istenmiş, bizi yönlendirmemiş, bizi kendi düşüncelerimizle baş başa bırakmış. Mükemmelliği görebiliyor musunuz?
Bu kitap sadece beni mi bu kadar etkiledi bilmiyorum. Umarım siz de bu kadar etkilenmişsinizdir/etkilenirsiniz.
Okumayanlara, farklı bakış açılarını sevenlere, olaylara başka yönden bakmaya çalışanlara/isteyenlere, felsefe/psikoloji seven herkese kesinlikle önerebileceğim bir kitap❤