Kalemine bayıldığım nadir yazarlardan biridir Uzuner. Kumral Ada Mavi Tuna, Hava, Su, Toprak, İki Yeşil Su Samuru,Uzun Beyaz Bulut Gelibolu kitaplarını severek okuduğum yazarın en son okuduğum ve kesinlikle bayıldığım “İstanbullular” kozmopolit bir şehir olan İstanbul’u ve içindeki insanların analizini o kadar akıcı ve o denli samimi anlatmış ki sormayın.
YAMAN “Hüzzam’ın Uçma İhtimali” ile Türkiye’nin yakın tarihinin her ayrıntısına ışık tutuyor. Üç darbenin üçüne de tanık oluyorsunuz. Ben 90’lar çocuğu olmama rağmen, ülkemin yakın tarihi ile ilgili onlarca kitap okumuş, araştırmış, o günü yaşayanlarla uzun sohbetler etmiş, devrimci ruhlu bir kadınım.
Laurie R.King’in serisinin ilk kitabı “Arıcının Çırağı”nda Sherlock Holmes emekli olur ve Sussex’te bir çiftlik evinde arıcı olarak hayat sürdürmeye başlar. Ve yakın zamanda öksüz kalmış, en az kendisi kadar zeki ve bir o kadar da kendini beğenmiş küçük Mart Russell hayatına girip onu etkileyene kadar
Ursula Le Guin Önsözü ile İthaki Bilim Kurgu Serisinden olan “Uzaktan Kumandalı Kız” 1973 yılında yazılmış bir kitaba göre fazlaca öngörülü bir hikaye idi. 70 sayfaya 7000 sayfaya konu olacak kadar ince işlenmiş muhteşem bir yapıt sığdıran Tiptree’nin kitabı okuyana kadar bir kadın olduğunu bilmiyordum.
“Edebiyatın Gamlı Prensesi” ünvanına yaraşır kadın... Okurken ne kadar acıtırsa acıtsın, ifadelerindeki netlik! İnsanı kendine getiriyor. Dobra, net ve hüzünlü. Tüm bunları bir arada yaşayabilmek büyük maharet. Kendisi de diyor zaten bu dünya ölmek için çok güzel diye. Bu Dünya yaşanır...
Öncelikle kitabın Harry Potter ile kıyaslanmasını hem yazara, hem kitaba hem de Morrigan’a (baş karakterimiz) haksızlık olarak görüyorum. Her sihir barındıran fantastik dünyayı Harry Potter ile bağdaştırmamalı. Tek benzer yönleri karanlık düşmana sahip iki doğuştan yetenekli çocuk.
Talihsiz bir kaza sonucu artık dans edemeyeceğini öğrenen balerin bir kadın olan Emma, ailesinin yanına döner. Ve büyükannesi Beattie’nin kendisine bir çiftlik evi miras bıraktığını öğrenir. Çiftlik evine giderek büyükannesinin tozlu hatıralarını gün yüzüne çıkarmaya çalışır.
Kadın polisiye yazarının az olduğu ülkemizde, yazarı sonuna kadar desteklemek gerektiğini düşünüyorum. Edebi olarak çok üst seviye bir kitap diyemem ama, kurgu çok güzel. Sade sürükleyici bir anlatıma sahip. Ayrıca mizahi bir uslübu var yazarımızın. Kitabın baş kahramanı Berna oldukça keyifli bir karakter.
”Hayallerine tutkuyla bağlanan iki kadın... Biri, küçük bir Alman kasabasında yaşayan Ellie Frankel. Tek hayali, operada sahne alıp o güzel sesini herkese duyurmak... Ancak bu hayalin, hırsa dönüşüp onu düzenbazlık, açgözlülük ve pişmanlıklarla dolu bir yola sürükleyeceğinin farkında değildir.
Bir diğer can alıcı nokta ise bu kitapta yaşanan aşkın gerçek olması. Başar kitap için "Bu kitapta yazılanların hepsi gerçektir. Ama aynı zamanda hepsi yalandır." diyor. Şöyleki gerçek kısmı Menderes dönemi bakanlarından Fatin Rüştü Zorlu ve yasak aşkı Vesamet Kutlu’nun hikayesi.
Kitap bir solukta biten, sürükleyici güzel bir romantik Roman. “En büyük aşklar nefretle başlar” mottosuna uyan bir kitap. Çok yorum yapılacak üzerinde fazla düşünülecek bir kitap değil açıkçası. Ben bu tarz kitaplara çerez kitap diyorum.Ağır,düşünsel,felsefik kitapların ardından mutlaka beynimi dinlendirmek için bu tarz okurum.