
Albert Camus-Yabancı
Kitap bir ölüm haberiyle başlar. Cezayir’de yaşayan ana karakterimiz Meursault, annesinin ölümünü bakımevinden gelen telgrafla öğrenir. Patronundan izin alır ve bakımevine gider. Annesinin cenazesine karşı olan umursamaz tavırları bize, karakterin kişiliği hakkında bilgiler verir. (Açıkcası buraya kadar olan kısmı okurken Meursault’a “hayırsız evlat” damgasını yapıştırmıştım ama daha sonra düşüncelerim değişti.) Kitabın ilerleyen kısımlarında anlıyoruz ki Meursault aslında sadece annesinin ölüm haberine değil, hayatta başına gelen her şeye karşı umursamaz ve duygusuz bir karakter. Karakterin kişiliği bu şekildedir. Hatta annesinin ölümünden sonraki gün hayatı tamamen normale döner. Sevgilisiyle denize giderler, sinemaya gitmek için sözleşirler. Bir ara sevgilisi Meursault’un siyah bir boyun bağı taktığını görür. Yaslı mısın diye sorar, karakterimiz evet annem öldü der. Ne zaman diye sorduğunda ise dün cevabını alır. Sevgilisi şaşırır fakat şaşırmışlığı pek fazla sürmez.
Meursault’un bu umursamaz tavrı kitabın devamında başına türlü belalar açar. Nedensiz yere bir Arabı öldürür, yani bir cinayet işler. Bir Arap elindeki bıçağı kullanarak bıçağın yansımasını Meursault’un gözüne tutar, Meursault da elindeki silahı bu yansımadan rahatsız olarak defalarca ateşler ve Arabı öldürür. (Aslında romanın bütünlüğüne bakıldığında bu durum pek de sırıtmamaktadır.)
İşin mahkeme kısmı kitapta en dikkat çeken, canalıcı kısmıdır. Çünkü bu yargılama kısmında cinayetten çok toplumsal kurallara, normlara karşı umursamaz bir tavır takınan bir bireyin yargılanışı yer alır.
Karakter sadece topluma değil, kendine de yabancıydı. Güzel bir kişilik analizi içeriyor. Ben beğenerek okudum.
Bu kitap adına söyleyebileceklerim bu kadar. Sağlıkla ve kitaplarla kalın.