
Reşat Nuri Güntekin – Yaprak Dökümü
Kitabımızın baş karakteri Ali Rıza Bey; dürüst, içine kapanık kendi halinde bir insandır. Şirkette yaşadığı bir takım aksilikler sonucu kendi düşüncelerine karşı görüşlü kişilerle çalışmak istemediği için işinden ayrılır. Üsküdar’da yaşayan Ali Rıza Bey 5 çocuk babasıdır. Şevket isminde bir oğlu, Fikret, Leyla, Necla ve Ayşe isminde ise dört kızı vardır. Ali Rıza Bey işten çıktığı için evin tüm maddi ihtiyacı oğlu Şevket’in omuzlarına binmiştir. Şevket bu süreçte yüksek bir maaş ile bir bankaya memur olur. Şevket, ailesine son derece bağlı, iyi yetişmiş bir gençtir. Babasının işinden ayrılmasına hiç gocunmaz aksine evi kendi idame ettiği için oldukça gururludur, babasının yaptığı hareketi de doğru buluyordur. Buna karşılık eşi Hayriye Hanım kocasının işinden ayrılmasına oldukça tepkilidir ve bu dumdan sık sık yakınır.
Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında bir kadın sever. Ali Rıza Bey, Ferhunde’yi Şevket’e uygun görmez. Evin idaresi artık Şevket’in görevi olduğu için her ne kadar karşı gelsede Şevket Ferhunde ile evlenir. Eğlenmeye son derce meraklı olan Ferhunde, Leyla ile Necla’yı da kendisiyle birlikte içinden çıkılmaz bir girdaba sürükler. Evde sürekli bir eğlence vardır, partiler verilir, ucu bucağı kesilmeyen alışverişler yapılır… Evin büyük kızı Fikret en az babası kadar bu durumdan hoşnut değildir ve bu olaylar sonucu Adapazarı’nda yaşlı, dur birisi ile evlenir. Şevket de eşi ve kardeşlerinin içinde bulunduğu durumdan hiç memnun değildir fakat sesini çıkarmaz. Hayriye hanım ise, sırf kızlarına koca bulmak ümidiyle olaylara sessiz kalmaktadır. Evde bir yabancı gibi yaşayan Ali Rıza Bey, tekrar işe girmek ister ama başaramaz.
Ali Rıza Bey, içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak için kızlarını evlendirmek ister fakat kendine uygun iyi bir damat adayı bulamaz. Evde yapılan boş harcamalar sonucu maddi sıkıntılar doğmaya başlar. Şevket ise bu masrafları karşılamak için bankadan borç alır ve ödeyemez. Ödeyemediği borçları sonucu Şevket hapse atılır. Kocası hapiste olan Ferhunde evden kaçar. Ali Rıza Bey, Şevket’e eşinin evden kaçtığı haberi verdiğinde Şevket hiç üzülmez aksine bu durumdan kurtulduğu için memnun olur.
Ferhunde evden gittikten sonra Leyla ve Necla tekrar eski sıkıcı hayatlarına döner. Necla kendini bu durumdan kurtarmak için zengin bir Suriye’li ile evlenir. Suriye’ye gittiğinde çok şaşırır çünkü hiçbir şey düşündüğü gibi değildir, kocasının kendinden başka birkaç eşi daha vardır. Bu yerden kendisini kurtarması için babasına bir mektup yazar. Leyla ise evden kurtulmak için kötü yola sapar bunu öğrenen Ali Rıza Bey, Leyla’yı evden kovar. Leyla ise bir avukatın metresi olur. Yaşadığı bunca şeyden sonra Ali Rıza Bey’e inme iner. Eşiyle birlike kimsesiz evlerinde yaşarken, Hayriye Hanım sık sık Ali Rıza Bey’e sitem eder.
Bunun üzerine Ali Rıza Bey, Adapazarı’na büyük kızı Fikret’in yanına gider. Fikret’in her ne kadar iyi olursa olsun babasını yanında barındıramaz. Ali Rıza Bey İstanbul’a döner, hastalığı oldukça ilerlediği için Leyla ile yaşamaya başlar.
Şimdi de gelelim kendi yorumuma.
Ah, Ali Rıza Bey! Neler neler çektin sen… Hayriye Hanım’ın herkesi mutlu etmek için çırpınışları... Kitap hiç bitsin istemedim gerçekten o an Ali Rıza bey kitaptan çok bağımsız asker anılarını veyahut ilkokul anılarını anlatsa bile okurdum, o kadar bağlanmıştım karaktere. O Ferhunde yok mu o Ferhunde, gerçekten ona kin doluyum şuan! Kitapta her ne kadar az bahsi geçse de ben en çok büyük kız Fikret’i sevdim. Her ambiyansta tamam olabilir diyip kabullenişi çok candandı. O “cehennem” adını verdikleri evden kurtulduğu için de çok mutluyum. Kitabı neden sevdiğimi anlamışsınızdır zaten. Ben Zweig kitaplarını da bu yüzden seviyorum, o zorlukları çeken kişinin duygu durumunun fevkalede yansıtılışı kalbimi fethediyor. Kitaplara puan vermek bana göre bir şey değil, bir kitabın değeri 10 üzerinden bir puan ile ölçülemez kesinlikle ama bu kitaba bir puan verecek olsaydım kesinlikle tam puan alırdı.