Hayatı Nasıl Kirlettik

Hayatı Nasıl Kirlettik

Hayatı kirlettik, zamana uyduk çünkü, diğer insanlara uyduk çünkü, basitliklere uyduk 
çünkü, zaman aktı biz aktık, akışkanlaştık çünkü, herkesin kabına akıp sığdık ta kendi kabımızı 
bulamadık, ne kendi kabımızı şekillendirdik ne kendi kabımıza sığabildik, ne de kendimizi 
bildik, bize uymayan kaplardan ya taştık ya da üstümüzde emanetle gezdik,..Kendimize 
ettiklerimiz bir kenara bize en çok değer verenleri düşünmeyi bıraktık, sevmeyi bıraktık, kabul 
etmeyi bıraktık, onları da kendi kaplarımıza yerleştirmeye çalıştık, sonra başkalarının değerlerine 
büründük, başkaları da bizim değerlerimize büründü, şimdi herkes birbirinin aynısı oldu, aynılar 
dünyasında en değerlilerimiz ne, kim bilemedik, ayırt edemedik çünkü, göremedik onları, bakıp 
da göremedik ta ki ellerimizden kayıp gidene kadar, ya da büyük kayıplarımıza yaklaşana kadar, 
asıl metaları bir kenara bıraktık, önce kendimizi sonra diğer insanları metalaştırdık, canlılardan 
metalar ürettik…Robotları canlılaştırmaya çalıştık, kendimizi robotlaştırdık …Kendimizi
sevdirmeye çalıştık mesela, hem de bize en uzaktakilere…En yakınımızdakileri elimizin tersiyle 
ittik bir kenara, zamanı gelince hatırlarız dedik, ölüm zamanı gelince hatırladık o kenara 
attıklarımızı, en büyük yıkımlarımız oldu bu…Ağzımızdan çıkanlar silah oldu, sözcüklerden 
ürettik en sivri silahlarımızı, kaç kişiyi ince yerinden yaraladık sözlerimizle, özellikle de en 
sevdiklerimize ayırdık en sivri silahlarımızı, sonra şikayet ettik yalnızlaşmalarımızdan, halbuki 
bunun zeminini de biz hazırladık, bireysel olarak da değil üstelik hep birlikte yaptık bunu, tüm 
insanlık buna ayak uydurdu, tüm insanlığın bunda payı oldu, şikayet etmeye de devam ettik, biz 
şikayet ederken zaman da akmaya devam etti, hayat ise çoktan kirlenmişti…
 Şimdi hepimiz ellerimizdeki alışveriş poşetlerinin doluluğuyla, yüzümüzdeki sahte 
gülümsemelerle, üstünü örttüğümüz en ince duygularımızla aklımızın esiri olduk, akıllı çocuklar 
olduk, içimizdeki boşluktayız, ellerimiz değil yüreklerimiz boş artık,..
Nefes almak bile zor bu ''demir kafeste'' ,
yabancılaşıyoruz bu dünyaya, 
özümüz marslı bizim,
ait değiliz bu dünyaya,
boğuluyoruz kalabalıklarda...

Duygu

Ben Duygu, 17 Ağustos 2001 yılında Eskişehir'de doğdum. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarından 2019 yılında mezun oldum. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü 2.sınıf öğrencisiyim. Yazı yazmayı ilk denemem 10 yaşındayken olmuştu fakat uzun bir süre kendimi keman çalarak ifade edebildiğim için yazarak ifade etme gereği duymadım, son bir senedir keman çalmayı bıraktığımdan ve yaşam alanım içerisinde kendimi konuşarak ifade etmekte zorlandığımdan dolayı yazı yazmaya başladım ve yazı yazmanın karşında seni anlayan birisi ile diyalog halinde hissettirmesini sevdim. Daha çok şiir ve deneme türünde yazılar kaleme alıyorum fakat bir hayalim var, kendimi bu alanda ilerletip gelecek zamanda roman kaleme almak istiyorum. Daha önce yazdığım bir yer olmadı ve bu benim ilk deneyimim olacak, bu ilk deneyimime büyük bir hevesle başlıyorum, umarım sizler de hevesle okursunuz. Siz değerli okurlarımıza keyifli okumalar diliyorum. Takipte kalın!