Selçuklu Devletinde Ordu ve Devlet Teşkilatı

Selçuklu Devletinde Ordu ve Devlet Teşkilatı

 Selçuklular, eski Türk toplumu değerleri ile İslami değerlerin uyumlu bir şekilde kaynaştığı Türk-İslâm devletidir.


 Selçuklular, Harezm’deki kritik durumlardan ötürü Ceyhun nehrini geçip Horasan’a geldiler. Sultan Mesud ile Nesa’da yaptıkları savaştan galip çıkarak Nesa, Dilhistan ve Ferave şehirlerini aldılar.2 Selçukluların Horasan’a girişleri, Müslüman Türk devleri ile temas etmelerine sebep oldu ve değişimleri başladı. Bu değişimleri göze alarak Selçuklu Devleti’nin ordu ve devlet teşkilatını inceleyeceğiz. 


SARAY TEŞKİLATI
 Selçuklular başkent olarak seçtiği şehirlere “daru’l-memleke”, “dergâh”, “bargâh” adlı saraylar yaptırırdı. Sultanlar bu saraylarda eşleri, kızları, hizmetçileriyle ve muhafızları ile yaşardı.


Sultanın oğluna “Melik” denir. Büyük Selçuklularda Melik, küçük yaşlarda bir eyalete tayin edilirdi. Yanlarına da bilgili ve tecrübeli devlet adamlarından “Atabey” tayin edilirdi.


Saray görevlilerinin tamamı memlûkler arasından seçilir ve iyi şartlarda yetiştirilirdi. Hükümdar, kölelerin başına çok güvendiği kişileri tayin ederdi.


Saray Görevlileri:
Atabey (Lala): Selçuklu Meliklerinin öğretmenleridir. Bilgili, tecrübeli ve güvenilir kişilerden seçilirdi. Lakin Atabeyler daha sonra eyaletlerde melikleri safdışı bırakarak hâkimi duruma gelmiştir. Halep ve Musul’da İmameddin Zengi, Azerbaycan Atabeyleri, Fars Atabeyleri (Salgurlular) örnek teşkil edilebilir.

Hacibü’l-Hüccab: Selçuklularda vezir ve divan üyeleri ile sultan arasındaki yazışmaları, konuşma ve buluşmaları düzenleyen haciblerin yöneticisine “Hacibü’l Hüccab” denirdi. Saray görevlilerinin en büyüğü sayılır ve sultandan sonra en yetkili kişiydi.


Yasacı: Nevbet takımı ona bağlıdır. Aynı zamanda saray görevlilerini de denetler. 20 altın, 20 gümüş asalı ve 40 hademesi vardır.Emir-i Dad: Hükümdarın yetkisini kullanabilen adalet mevkiidir.

Emir-i Devat: Divan kâtipliğidir. Diviti taşıyan, koruyan ve gizli evrakı yazıp gönderen kişilerin başında bulunan kişidir.

Candarlar: Sarayı koruyan askerlerdir. Başlarındaki kişiye ise “Emir-i Candar” denir.

Emir-i Alem: Sancağı koruyup taşıyan kişidir. Şarabdar-ı Has: Sultanın içeceklerini hazırlar ve korur. Emrinde hademe ve sakiler vardır. İçecekler saraın kilerinde korunurdu ve bu kilere “kilerci” bakardı. Sarayda şarabın saklandığı yere “şarabhane” denirdi.


Taştdar: Taşt, su kabıdır. Taştdarlar ise hükümdarın elini yüzünü yıkamasına yarayan bu kabı tutan kişilerdir. Suyunu hazırlar ve muhafaza ederlerdi. Serhenk (Çavuş, Durbaş): Törenlerde hükümdarın önüne gider ve yolu açarlardı. Aynı zamanda Halktan şikâyeti olanlarla ilk görüşen kişiydi. Bir diğer görevi ise divan yazışmalarının gerekli yere götürülmesinde çavuşlardan yararlanırlardı.


Nedimler: Saraydaki seçkin, bilgin, şair kişilerdir. Sultanlar onların bilgisinden ve sözlerinden zevk alırdı. Bu yüzden sarayda sultanı eğlendiler cüceler, soytarılar, hasekiler, dilsizler ve müzisyenler bulunurdu. Sultanın arkadaşları niteliğindedir.


Camedar: Sultanın terzisi ve giysilerini muhafaza eden kişidir.


Emir-i Ahur: Hükümdarın sarayındaki atlara bakan seyislerin başıdır ve merasimlerde hükümdarın atını dizginlerinden çekip sultanın önünden yürürdü. Anadolu Selçukluları ahır kontu anlamına gelen “Kont istabl” da dediler. 


Silahdar: Hükümdarın silahlarından sorumludurlar. Başlarında “Emir-i Silahdar” vardır.


Vekil-i Has: Sultanın istediği zamanlarda sarayı ve saray görevlilerini denetleyen kişidir. Nizâmülmülk’ün tavsiye ettiği görevlilerdendir.

Türkiye Selçuklu Sarayında Farklı Müesseseler:

Emir-i Çaşnıgir: Sultandan önce yemeğini tadan kişidir. Sultanın hayatı bir noktada onun 
elindedir. Sultanın “sigortacısı” diyebiliriz.

Emir-i Meclis: Sultanın özel “bezm” meclislerinde hizmet yapan görevlilerin başında bulur.


Emir-i Şikâr: Hükümdarın av köpekleri ve kuşları ile ilgilenen kişidir. Bu kişiler hükümdar ile ava gider, avları organize ederlerdi.


Üstadu’d-Dar: Saraya ait masraflarla ilgilenen ve sarayın alışverişini, evkaf işlerini yapan kişidir. Bir nevi saray muhasebecisi de diyebiliriz.


Emir-i Mahfil: Bazı merasimlerde ve Cuma selamlığında hükümdara teşrifatçılık yaparlar. Aynı zamanda sultan mahfilini ve Cuma selamlığını düzenlerler.


Havayic Salar: Saray aşçısıdır. Kişilerle beraber saray mutfağına “havayichane” denir.


HÜKÜMDAR
Selçuklu Hükümdarlarının Unvanları:
 Horasan’a geçmeden evvel Oğuz Yabgu devleti izinde gidildi. Hükümdar “Yabgu”, kurultay üyeleri “İnal” , “Yınanç” , “Bey” unvanlarını taşıyordu. Selçuk oğulları Arslan ve Musa, “Yabgu” unvanını almıştır. 


 Horasan’a geçince ise Tuğrul Bey, “Emir” ve “Melik” unvanlarını kullandı. Çağrı Bey “Melik” unvanını kullandı. Halifenin onayı ile Tuğrul Bey, “Sultanü’l-Muazzam” ve “Şahinşah” unvanını aldı.


 Selçukluların kolları olan Kirman ve Suriye Selçuklu Hükümdarları ise “Melik” unvanı kullandı.


 Anadolu Selçuklu Hükümdarları, Süleyman Şah’tan sonra “Sultan” unvanını aldı.


 Atabeylik ve Beylikler ise “Atabey” ve “Melik” unvanlarını kullandılar. Bu unvanlar, bağımsız hükümdarı ifade etmektedir. 


Selçuklu Hükümdarlarının Lakapları:
 Selçuklu hükümdarlarına lakaplarını Abbasi Halifesi verir ya da doğrudan kendileri kullanırdı.


Tuğrul Bey, Rükneddin, Melikü’l-Maşrik ve Mağrib; Alp Arslan, Adududdevle, Ebu’l-Feth; Melikşah, Celâlüddevle, Muizüddin, Ebu’l Feth; Berkyaruk, Rüknüddünya ved-din, Ebu’l Muzaffer; Muhammed Tapar, Gıyasüd-dünya ved-din; Sultan Sencer, Muziddüddünya ved-din Ebu’l Hâris lakaplarını kullanmıştır.


Hükümdarlık Alametleri:
Hil’at (Tıraz): Hükümdara halife tarafından verilen özel bir giysidir. Elbise üzerinde lakap ve unvanlar bulunuyordu ve hükümdarı diğer devlet erkânından ayıracak özelliktedir. Halifeler, Sultan’a genelde menşurlarla birlikte hil’at gönderirler.


Tuğ (Asa): Tuğ, dikme yolu ile han seçme usulü Orta Asya kökenli bir hâkimiyet sembolüdür. Eski Türkler, dokuz tuğ dikerken Osmanlı ve Avrupa Türkleri yedi tuğ diktiler. Tuğ, devleti temsil eder. Saltanat alameti olarak hükümdarın asası altındır. Diğer devlet erkânı da gümüş baston kullanırdı.


Hutbe: Tahta geçen yeni sultan, hâkim olduğu ülkelerde hutbeler sayesinde hâkimiyetini ilaneder ve her Cuma günü bu tekrir eder. Sultan adı Halifeden sonra okunurdu.


Para Kesmek (Sikke): Selçuklu Hükümdarları, tahta geçince adlarını paralara yazdırarak hâkimiyetlerini tescil ederlerdi. Hükümdar, tahtında bulunduğu müddetçe bu paralar kullanırdı. Sikkelerin üzerinde Halifenin adı, Selçuklu hükümdarının adı ve hükümdarın 
unvanı vardır.


Tac: Türk tarihinde Selçuklular tahta çıkar ve cülus merasimi düzenlenirdi.


Taht: Taht sahibi olmak, hükümdar olmak demektir. Selçuklu sultanı için önemli bir alamettir.


Çetr: Sultanın başı üzerinde tutulan işlemeli bir şemsiyedir. Çetrin üzerindeki sembol, Kınık boyunun alametidir. Savaşta çetrci, sultanın başının üzerinde bu şemsiyeyi tutardı. Bu şemsiyenin düşmesi, savaşın kaybedildiğinin işaretidir.


Alem (Sancak, Bayrak, Liva): Abbasi Halifesinin menşur ile gönderdiği siyah sancak ve sarı renkli “Ru’yet-i Saltanat” (Saltanat Sancağı) olmak üzere iki sancak vardır. Hükümdarın sancağı fethedilen yere dikilirdi. Bayrak, savaş sırasında alemdarın elinde tutulur ve düştüğünde ise savaşın kaybedildiği anlaşılırdı.


Nevbet: Eski Türk Devlet geleneğinden miras kalmıştır. Nevbetin günde beş kez sarayın 
önünde çalınması gereklidir. Tabi devlet hükümdarları ise günde üç kez nevbet çaldırıyordu. Hükümdardan izinsiz nevbet çaldırmak isyan anlamna gelmektedir. Bu gelenek Osmanlılarda “bando” şekline dönüşmüştür.


Tuğra: Sultanın imzası niteliğindedir. Divanda yazılan menşur, ferman, hüküm gibi belgeler üzerine tuğracı tarafından çekilirdi.


Sorguç: Sultanın kavuğundaki tavus kuşu tüyüdür.


Saltanat Sarığı: Hükümdara özel, gösterişli bir sarıktır. Hükümdarın sarığı, diğer sarıklardan farklı ve ayırt edilebilir bir sarıktır.


Saltanat Çadırı: Hükümdarın otağıdır ve saraydaki özel bir bölümde muhafaza edilir. Sefere karar verilince bu otağ, seferin yapılacağı tarafa kurulurdu. Savaş sırasında sultanın karargâhıdır. Bu otağların içinde odalar ve hükümdarın ihtiyaçları için bölümler vardır.


Gaşiye: Sultanın altın işlemeli eyerin altına konan keçesidir.


HÜKÜMET (DİVAN) TEŞKİLATI VE VEZARET
Vezir:
Yük yüklenen anlamında gelmektedir. “Sultanın yükü” gibi. İslamiyet döneminde, Hazreti Ebubekir’e “Veziru’n-Nebi” denilirdi. Emebilerde zamanında da Muaviye ilk kez Ziyad b. Ebihi’ye vezir unvanı vermiştir. Abassilerde de Ebu Selemetü’l-Hilal’e verilmiştir.


Ayuki (Hükümet, Divan):Orta Asya’da Ayuki denilen hükümet mekanizması vazifesini ve bir teşkilatın varlığını Orhun Abideleri, Tonyukuk yazıtından öğrenmekteyiz. Ayuki’nin üyelerine ise “buyruk” denilirdi. 
Ayguçi (Vezir):
Göktürk devletinde ayguçiler hükümdardan sonra gelen vasıflı kişilerdi. Tonyukuk, Bilge 
Kağan’ın ayguçisiydi. Uygurlarda ise ayguçiler artmış ve ayguçilerin başına “Uluğ Ayguçi” denilirdi. Divan-ı Lûgati’t-Türk’de vezir kelimesinin yerine “yuğruş” kullanılmıştır. Karahanlılarda yuğruş, idarede hükümdardan sonra gelir ve Divan-ı A’la’ya başkanlık ederdi. Vezirler, itaatkâr, küttab sınıfından, evlâd-ı vezîr olmak zorundaydı. Hükümdar olmadığında onun yerine vekillik yapar ve protokolde sultandan sonra birinci kişidir. Sultan tarafından azl edilmediği veya ölmediği müddetçe görevine devam ederler. Hil’at-ı vezaret, mühür-yüzük, altın divit, kılıç, sarık, nevbet, mender ve çetr vezirlik alametleridir. Vezirler, teşrii (yasama), icraî (yürütme), kazaî (yargı), askerî, malî ve sosyal işler ile ilgilenirdi. Bu yüzden vezirler divan-ı inşa ve divan-ı istifa’da yer almış kişilerdi.


Teşrii yetkisini: ferman ve menşur çıkarma gibi faaliyetlerle örneklendirebiliriz. 


İcraî yetkisi: Türkiye Selçuklularında yürütmenin en başta gelen mercii olan Divan-ı Saltanat (Divan-ı Ali)’ın başında vezirin bulunması bir örnek teşkil eder. Kazaî yetkisi, hükümdar olmayınca Divan-ı Mezalim’e vezirin başkanlık etmesidir.


Malî yetkisi: vergiyi toplamakla görevli olduğu gibi “ihtiyaç akçesi” adıyla olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere ayrıca bir hazine bulundurulurdu. Tüm vergi mültezimlerinin 
başı vezirdi.

Sosyal faaliyetler yapma: Türkiye Selçuklu vezirleri Anadolu’da medrese, camii, kervansaray, han, hamam, çeşme, türbe, kaplıca yaptırmıştır.Anadolu Selçuklu Devletinde Süleyman Şah’tan itibaren vezirlik makamı vardır. Lakin kaynaklarda sadece I. Alaeddin Keykubat döneminden sonraki vezirlerin isimleri 
bulunmaktadır. Bu vezirler “hâce” ve “sahib” unvanı taşıyordu. Türkiye Selçuklularında ilk kez ordu sınıfından vezaret makamına yükselme gerçekleşmiştir. Bu diğer türk devletlerinde nadir görülür.

DİVAN-I A’LA ÜYELERİ
Vezir
Naib-i Saltanat: Büyük Selçuklularda bu makam yoktur. Türkiye Selçuklu Devletinde Eyyubi etkisi ile ortaya çıkması muhtemeldir. Sultanın olmadığı zamanlarda onun yerine 
vekâlet ederdi.


Beylerbeyi: Emirü’l-Ümera da denir. Toprakların stratejik yerlerine atanan beylerdir. Bugünkü genelkurmay başkanlığı gibidir.


Tuğrai: Ferman, berat ve name gibi yazıları yazar. Günümüzdeki dış işleri bakanı gibidir.


Pervane: Türkiye Selçuklularında pervane, büyük divanda bulunan arazi defterlerinde has ve dirliğe tevcihat yapan kişidir. Bu konuyla ilgili menşur ve beratları da hazırlardı. 


Arız: Ordu ile ilgili işlerden sorumludur. Reisine “Emir-i Arz” denir. Divan-ı Arz’a sahiptir. Günümüzdeki milli savunma bakanlığı gibidir.
Müstevfi (Sahib-i Divan-ı İstifa): Mali işlerden sorumludur. Sahib-i Divan-ı İstifa başkanlığına çalışırlar. Günümüzdeki maliye bakanlığı gibidir.


Müşrif: Mali ve idari işleri konteol eder. Maliye defterlerini düzeltir, gelir arazilerini deftere kaydeder ve hanedana ait bina ve masrafları tutardı. Günümüzdeki sayıştay gibidir.


Emir-i Dad: Adalet işlerine bakardı. Günümüzdeki adalet bakanlığı gibidir.


DİVANLAR
Divanü’l-İnşa ve’t Tuğra: Selçuklu sultanlarının yabancı devletlerle yaptığı görüşmelerle uğraşan kurumdur. 


Divan-ı İstifa: Devlet hazinesinin gelir giderlerini kontrol eder, mali işlerle uğraşır.


Divanü’l-Arz: Ordudan sorumludur.


Divan-ı İşraf-ı Memâlik: Devletin mali ve idari teşkilatını denetler.


Büyük Divana Bağlı Olmayan Divanlar:
Divan-ı Berid: Merkezin vilayetlerle olan iletişiminden sorumludur.


Divan-ı Mezalim: Halkın adli işleriyle ilgilenir.


Divan-ı Has: Sultan’ın arazilerinden sorumludur.
Hatun Divanı 

Divan-ı Müsadere: İşlenen bir suç ile ilgili belirli bazı eşya veya kazançların mülkiyetinin devlete aktarılmasını sağlayan divandır.
Eyalet Divanları: 
Divan-ı Eyalet: Merkezdeki Büyük Divan’ın emrindedir. Vezirler yönetir.


Divan-ı Şıhnegi: Şıhne, eyaletlerdeki askeri validir. 


Divan-ı Riyaset: Vezirlere bağlı olan reisler tarafından yönetilir. Eyaletteki iç idare, mali, adli, asayiş ve vakıfların kontrolü gibi işlerden sorumludur.


Divan-ı Evkaf-ı Memalik: Vakıfları kontrol eder, gelir giderleri kaydeder ve vakıfnamelerden sorumludurlar.


Şehir Divanı: Ashâb-ı Divan-ı Şehir’dir. İdareciler, merkezî hükümetin temsilcileri (Nâib, Sübaşı, Vali, Şahne, Kadı, Müşrif, Nâzır, Kâbız, Muhtesib, Ummâl…) / esnaf ve sanatkârları şehir divanında temsil eden, halkın temsilcileri (Hâcegân, ehl-i fütüvvet, emir-i igdişân ve muhterife) olmak üzere iki zümreye ayrılır. Şehir yönetiminin başında sübaşı bulunur. Sübaşılar, şehrin güvenliğinden sorumlulardır ve vali tayin ederler. Sonraki yetkili ise kadılardır. Yargı yetkisine sahiptirler. İdare ve zabıta işlerine şahneler bakardı. Şahnelerin hizmetinde çavuşlar vardır. Vergilerin halka taksim etmek ve kaydetmek Müşrifin/Nazırın görevidir. Her türlü vergiyi kaydeden ve şehir ile vilayetlerin işlerinden sorumlu kişi kâbızdır. Ummâl da vergilerden sorumlu memurlardandır. Şehirlerde ticaretin düzenlenmesi, kamu ahlâkı ve halkın denetlenmesi Muhtesibin/Ehl-i İhtisab’ın sorumluluğundadır. Muhtesib, Kadı’nın emri altındadır. Şehir divanında şehir halkını temsil eden yerel yöneticilerden olan Emîr-i İgdişân, şehir halkının en önemli temsilcisiydi. İktisadî alandaki gelişmelerden sorumluydu. Ahi teşkilatı(Ehl-i Fütüvvet) da şehir hayatında rol oynayan bir yapılanma idi ve Ahi teşkilatını temsil eden bir Ehl-i Fütüvvet de şehir divanı üyesi idi. Şehirdeki sanatkârları Ehl-i Muhterife’yi temsilen bir görevli de divana katılıyordu.


ORDU TEŞKİLATI
Selçuklu ordusunu oluşturan üç unsur vardır: İnsan, teşkilat ve teçhizat. İnsan unsurundaki askeri teşkilatları şu şekilde sıralayabiliriz:
Gulam Sistemi: Esirler ya da Türk kökenli kölelerden oluşurdu. Genelde küçük yaştalardır. Saraya alınıp yetiştirilen gulamlar yüksek mevkiilere gelebilirdi.
Umera Askerleri: Gulamlıktan yetişirler ve emirlerinde birçok daimi askerler vardır.
Türkmen Askerleri: Türkmen beylerinin emirlerinin altında bulunan kuvvetlerdir. Beylerine ikta verilirdi. Bu kuvvetler bağlı oldukları boy beyine tabiidirler. Kadınlar ve çocuklar bile asker hayatı yaşardı.
Vassal Devlet Kuvvetleri: Büyük sultana tabii olan devletler savaşlarda kuvvet göndermekle yükümlülerdir. 
Yakın Bölge Kuvvetleri ve Gönüllüler: Savaşa yakın bölgelerden katılan kuvvetler ve gönüllüler vardı. Gayrimüslim devletler ile yapılan savaşlarda gönüllüler artmaktaydı. Gönüllüler, gaza ve ganimet için savaşa katılırdı.
Ayrıca gerekli görüldüğünde halktan ücretli askerler (haşer) de toplanıyordu. Malazgirt Meydan Muharebesine, yedek atlarıyla birlikte 4 bin gulam askeri, 40 bin Türkmen askeri, Diyarbekir ve öteki bölgelerden 10 bin gönüllü atlı kuvvetleri katılmıştı. Selçuklular Alp Arslan’ın yanında Sav Tigin, Sunduk, Afşin, Gevher Ayin, Ay Tigin, Tarangoğlu, Ahmet Şah, Dilmaçoğlu Mehmed, Duduoğlu gibi Anadolu’ya seferler düzenleyen, tecrübeli ve iş bilir emirler ile savaşa katılmıştı.


Ordu Teçhizatı ve Düzeni:
Selçuklu ordusunun okçular, mızrakçılar, gürzcüler, mancınıkçılar, neftçiler, kemendciler, lağımcılar gibi çeşitli görev sınıfları vardı. Türkler savaşlarda yay, ok, balta, kılıç, sapan, nacak, çomak, kargı, süngü, gürz, kalkan, mızrak ve hançer gibi hafif silahlar kullanıyordu. Muhasara aleti olarak da ağır silahlardan, arrade (hafif taşlar atan alet), mancınık, neft arabası, nekkab, debbabe, makkab, çark, topuz ve koçbaşı kullanırlardı.Ordu, merkez (leşker-i kalb), sağ kol (meymene), sol kol (meysere), öncü (pişdar) ve artçılar (saka) olmak üzere tertiplenirdi. 

Anadolu Selçuklu ordusunun başkomutanı “Beylerbeyi” veya “Emirü’l-Ümera” unvanı taşırdı. Ordu kumandanlarına “Sübaşı” denirdi. Bu iki makam aynı zamanda bulunduğu eyaletlerin asayişlerinden de sorumluydu. Türkmen kuvvetlerinin başında “Bey” bulunurdu. Selçuklularda donanma kumandanına “Reisü’l-Bahr” veya “Melikü’s-Sevahil (Sahiller Kumandanı)” deniyordu. Donanma kumandanına “Emir-i Sevahil” de denirdi.


Selçuklu Ordusunun Savaş Stratejisi:
Selçuklu ordusuna strateji-taktik açısından baktığımızda, Asya Hun Hükümdarı Mo-Tun tarafından kurulmuş olan düzenin devam ettirilip, çağa uygun olarak revize ettiklerini görüyoruz. Bu düzenin oturtulmasını Tuğrul ve Çağrı Bey sağlamış, konar-göçer bir toplumu yerleşik yaşama geçirip bir anlamda da “yerleşik devlet” düzenini kurmuşlardır. Selçuklu ordusu, Türk Askerî düzenine göre “onluk” sistem ile tertiplenir ve düzenlenirdi. Bu sisteme göre, en büyük birlik 10.000 kişiliktir ve bu birliğe “tümen” adı verilir. Tümenler de 1000'li, 100'lü ve 10'lu olmak üzere kademeli olarak küçülen birliklere ayrılır. Onluk sistem teşkilatı, ufak değişikliklerle bütün Türk devletlerinde varlığını sürdürdüğü gibi Selçuklular da devam etmiştir. Dandanakan Savaşında Selçuklular 17.500 süvari, 16.000 okçuydu. Muharebeye girmek üzere hazırlanan Selçuklular, tüm lojistik yolları kapatmak için 2000 atlı birlik ile birlikte daha geride bulunan güvenli bölgeye çekildiler. Geride bırakılan ve direkt olarak savaş anında olacak ordu kuvveti yaklaşık olarak 16.000 kişiydi. Keşif ve istihbarat için 1500 atlı kuvvetler 
görevlendirilmişti. Gazneli ordusunun 70.000 süvari, 30.000 piyade, 60 fil olmasına rağmen savaş Selçuklu’nun stratejik zekâsı ile kazanıldı. Dört ayrı kola ayrılmış Selçuklu süvarileri bir anda hücuma geçti. Savunma yapan Selçuklular için denge değişmişti. Selçuklu ordusunun Bozkır Savaş Taktiği’ni de (Kurt Kapanı, Turan, Hilal) diğer Türk devletleri gibi kullandığını biliyoruz. Bu taktiğe göre ordu merkez, sol kanat, sağ kanat şeklinde üç tertibe ayrılır. Merkez ordusu, rakip ile savaşırken geri çekilirmiş gibi yapar (sahte ricat). Düşmanlar, merkez ordunun peşinden gidince, kanat ordularına (pusu ordusu da denir) yakalanır ve imha edilir. Bu taktiği Alp Arslan’ın Malazgirt’te uyguladığını biliyoruz. Tıpkı Alp Arslan gibi, Mo-Tu, Pai-Teng Muharebesinde; Kanuni Sultan Süleyman, Mohaç Meydan Muharebesinde uygulamıştır. Hatta aynı ordu diziliminin, Hannibal Barca’nın Kartaca Muharebesinde kullandığını biliyoruz. Selçuklular, coğrafi koşulları, düşmanın hareketini, psikolojiyi ve ruh halini çok iyi analiz edip buna göre stratejiler uygulamışlardır. Hücum borularının çıkardığı sesleri kullanmışlar ve bu sayede düşmanı psikolojik olarak savaşa bir adım geriden başlatmışlardır. Selçuklu ordusu, stratejisi ve zeki komutanları sayesinde, çağın en ihtişamlı ordularını bozguna uğratmayı başarmışlardır. 

KAYNAKÇA
ALP Mustafa, Selçuklu Adı ve Selçukluların Horasan’a Göçü, Manisa Celal Bayar 
Üniversitesi, Bitirme Tezi, 2019.
İYİAT Bora, Türk Savaş Sanatı, Kripto Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2017.
KAFESOĞLU İbrahim, Selçuklu Tarihi, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, 
İstanbul 1972.
KÖYMEN Altay Mehmet, Alp Arslan Zamanında Selçuklu Askerî Teşkilatı, Ankara 
Üniversitesi Basımevi, Ankara Üniversitesi DTC. Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, 5. 
Cilt, Ankara 1967.
SEVİM Ali, Malazgirt Meydan Savaşı, TTK Yayınları, 2. Baskı, Ankara 2019.
SEVİM Ali ve MERÇİL Erdoğan, Selçuklu Devleti Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Türk 
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995.
TURAN Refik vd, Selçuklu Tarihi El Kitabı, Ed: Refik Turan, Ankara 2016.
TURAN Refik, Türkiye Selçuklularında Hükümet Mekanizması, Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları, İstanbul 1995.
https://web.archive.org/web/20130629221234/http://www.tsk.tr/1_TSK_HAKKINDA/1_1_T
arihce/tarihce.htm (28.06.2020

Selin Gizem Bahçeci

Celal Bayar Üniversitesi, Tarih bölümünde lisans son sınıf öğrencisiyim. Latin Amerika ve ABD Tarihi üzerine araştırmalarımı yürütmekteyim. Aynı zamanda 2019'dan bu yana Turkuaz Tarih Kulübü başkanıyım. Türkiye Kurbağa ve Sürüngenleri Gözlemciliği ve Fotoğrafçılığı Topluluğu'nda (Adameros, Herptil) aktif olarak sürüngen gözlemciliği, sürüngenlerin davranışlarını incelemekte ve araştırmaktayım. Sürüngen motifleri ve semenderlerin sanata yansıması da özel ilgi alanımdır.