Oblomov Üzerine

Oblomov Üzerine

"Oblomov" Rus yazar İvan Gonçorov’un sadece bir ayda yazdığı ve "Bu büyük romanın bir ay içinde yazılması belki de imkansız görünür ama unutmayın ki, bu eseri yıllarca kafamda taşıdım ve onu sadece kağıda geçirmek kalmıştı" diyerek tanımladığı, dönemin Rus aristokrasine eleştiriler de barındıran eseridir. Kitapla aynı ismi taşıyan karakter Oblomov'un en karakterize özelliği tembellik olarak tanımlanır. Fakat Oblomov’u salt tembellik üzerine değerlendirmek ve bu şekliyle yorumlamak eksik ve yanıltıcı olabilir. İvan Gonçorov’un bu nadide eserini sadece tembellik temelinde incelemek esere haksızlık etmemize sebebiyet verecektir. Çünkü Gonçorov; Oblomov karakteriyle okuyucuya dönemin Rusyasının kokuşmuş feodal yapısını da resmeder. Romanda yeni Rusya’yı temsilen de bir karakter vardır ki bu karakter Oblomov’un en yakın dostu Ştolts üzerinden okuyucuya sunulur. Ştolts; yenilikçi, eğitimli, zengin, fikir bulma ustası ve gelişime açık özellikli bir karakterdir. Barındırdığı özellikler itibariyle ve Oblomov’u kurtarmak istediği sıkıntılar nedeniyle herkesin sahip olmak isteyeceği bir arkadaştır. Arkadaşının aksine Oblomov ise kendi iç dünyasına kapanmış, vurdumduymaz, kendini tanıyan ve buna uygun hareket eden bir karakterdir. Oblomov ; kişiliğinin gelişmemişliğine, ruhsal güçlerinin güdük kalışına, her şeye engel olan hantallığına üzülür. Varoluşunun patikasının, yerden kaldırılamayacak kadar ağır bir kaya parçasıyla kapalı olduğunu düşündüğü için, başkalarının öylesine dolu dolu, hareketli yaşamlarını kıskanır. Oblomov yaşadığı tembelliğin farkındalığına sahip olmakla beraber bu tembellikten çıkmak adına zihninde gerekli planları da yapmaktadır. Yani bir nevi bilinçli bir tembellik yaşamaktadır. Fakat iş eyleme dökülme aşamasına geldiğinde bu eylemleri gerçekleştiremeyen bir karakterdir. Ayrıca Oblomov’u kendini hapsettiği odasından çıkaracak, ona aşık olup bu üşüngeçliğine bir başkaldırıda bulunmasına sebebiyet verecek bir karakter de girer hayatına. Büyük aşkı Olga…

 

Oblomov, Olga’nın hayatına girmesiyle birlikte kısa süreli bir uyanışa girer. Olga da onu değiştirmek adına elinden geleni yapar. Onu disipline etmeye, onu sorumluluk sahibi yapmaya, evliliğin getirdiği sorumluluk ve uğraşlar ile donatmaya çalışsa da Oblomov bunu başaramaz ve bir mektup ile Olga’dan ayrılır ve tekrar o eski dünyasına geri döner. Oblomov ile karakter özellikleri tamamen zıt olan Ştolts; Olga ile birlikte olmaya başlar ve yaşanan bu kısa süreli uyanış Oblomov için sonu gelmez bir tembellik hali le son bulur. Dönemin Rusya’sında bu karakter öyle bir ses getirir ki ; zekası parlak, duyarlılığı ince fakat karamsar ve üşengeç yapıdaki insanları ifade etmek için kullanılan ‘’ Oblomovluk’’ tanımını sokar literatürlere. Bu tanımdan hareketle Oblomov’un bu uyuşuk ve vurdumduymaz yapısı romanda tarif edildiği gibi "Uzanmak, Oblomov için uykusu gelmiş insanlarda olduğu gibi bir zaruret, yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevktir; bu onun tabii halidir. ‘’ şeklinde özetlenebilir.

 

Kitapta hayatın her köşesinde Oblomov var, güneşin batışıyla hafif serinlemiş çayırlarda, akıntısız durgun göllerde, bazen Petersburg’un tam ortasında…Oblomov, bu dağılmış parçaların bir araya geldiği, tamamlandığı kusursuz bir temsil, her an dönüp duran, yıkılıp kurulan dünyanın içince hareketsiz kalmış bir varlığın hikayesi. Hareket etmenin, bir işle meşgul olmanın, taşınmanın, farklı şehirlere gitmenin anlamsız, boş dertler olduğuna inanıyor. Bambaşka bir hareketsizlik sebebi var aslında onun. Tembellikten farklı, olduğu durumdan acı çeken, yapmak istediği işlerle ilgili binlerce plan kurup o işe bir türlü başlamayan, yılgın, toplumun içindeki tüm sıkıntılardan korkan bir hali var. Aslında değişime karşı korkusu hareketsiz kılıyor onu, işsizlikten mutlu olan bir tembellik değil yaşadığı. Bu yönleriyle Rus edebiyatına yeni bir soluk getiren ve şahsım için de başucu kitabı niteliği barındıran bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Çünkü zaman zaman hayatın koşturmacası içinde, yuvarlak olan dünyada köşelerimize çekilebilmek her ne kadar çok zor olsa da, Oblomov gibi tabii hale getirmemek gerekliliğinin de farkında olarak hepimizin ‘’ Oblomovluk’’ yapmaya ihtiyaç duyduğu zamanlar oluyor. Tekrar görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.

Utku İnce

08/03/1990 tarihinde Tekirdağ’da doğdum. Okumak ve yazmak eğitim hayatıma başladığımdan bu yana benim için yaşam şekli oldu. Üniversite eğitimlerimi Pamukkale Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra iş hayatına atıldım ve İnsan Kaynakları idari personeli olarak görev yapmaktayım. Hayat yolunu hep inişler ve çıkışlarla dolu bir süreç olarak görüp bu sürecin getirdiği olumlu ya da olumsuz her şeyi kabul etmeye çalışarak yürümeye çalıştım. Bu yolda zaman zaman bir kayaya takılsam da aklımı o takıldığım kayada bırakmayıp yoluma devam etme gayesiyle hareket ettim. İnsanın ifade edemediği ve dışa vuramadığı tüm duygular insanın içinde birikir diye düşünüp bir terapi ve rahatlama yolu olarak gördüğüm yazma eylemi ile tanıştım. Kaderimizin gayretimizle şekillendiği hayat yolunda yazma eylemine ömrüm yettiğince devam edeceğim.